Güzel bir hazine (Başörtüsü)

Tesettürlüyüm Çünkü…!

Tesettürlüyüm Çünkü…!

Tesettürlüyüm Çünkü..

Allah’ı hatırlamak ve hatırlatmak için..

Yaratılış gayemin gereği..

Özel olduğum için .. Özel hissettiğim için .. İnsanların gözünde değil Rabbimin nazarında özel olduğum için.. Kulluğumun gereği.. Rabbimin Rızasını kazanmak için..

Tesettürlüyüm çünkü;

Tesettürlüyken daha rahat olduğum için.. Dışarıda kendimi en rahat hissedebileceğim giyim şekli olduğu için.. Allah rızası için.. Birtakım kötü gözlerden koruduğu için..

Tesettürlü bir insan dış görünüşüyle değil de kişiliği ve ahlakıyla davranışlarıyla, düşünceleriyle ön planda olduğu için..

Tesettürlüyüm çünkü ;

Buna verilecek en iyi cevabım: İnancımın kanıtlarından biri TESETTÜRÜM..

İnanıyorum; emri başım üstünde her varlığa sevgi duyuyorum.. her varlık O na çıkıyor.. O nu seviyorum..

Tesettürlüyüm çünkü;

Rabbim bize ziynet değerinde bakıyor ve ben bu ziyneti en iyi şekilde muhafaza etmek istiyorum..

Tesettürlüyüm çünkü;

Kadınlık vasfıyla değil,insan vasfıyla hayatta ilerlemek istiyorum..

Tesettürlüyüm çünkü;

Ehli imana zarar vermek istemiyorum..

Tesettürlüyüm çünkü;

Tesettürün en baş vasfı Başörtüsünü ilk önce kalbimde sonra kafamda taşıyorum..

Tesettürlüyüm çünkü;

İslam’ı yaşamayı kolaylaştırıyor, hayatımın her safhasına yaymamı sağlıyor..

Tesettürlüyüm çünkü;

Bana Rabbimi hatırlatıyor ve hatırlatanlardan olmak istiyorum..

Tesettürlüyüm çünkü ;

”KULUM” DİYE YADEDİLENLERDEN OLMAK İSTİYORUM..

Tesettürlüyüm çünkü;

Hürüm ben.. Tesettürüm sayesinde, namahremim saygı duruşuna geçmek zorunda.. (öyle bir temsil etmeliyim ki, bu olmak zorunda)

Tesettürlüyüm çünkü;

HAKK böyle istiyor .. Hakk istedi mi, şek yok, şüphe yok, koşul yok, şart yok..

Tesettürlüyüm;

Çünkü hürüm ben.. Budur sebebi örtümü başımda taşırken gözlerimin ışıması.. Gurur addetmeyiniz..

Tesettürlüyüm çünkü ;

DEĞERLİYİM!!

Tesettürlüyüm Çünkü..

Allah’a İtaat Ediyorum..

Tesettürlüyüm…

Çünkü Allah’a Teslim oldum…O’nun Aşkıyla Yaşıyorum…

Güzel bir hazine (Başörtüsü)

Güzel bir hazine, güzide bir insana emanet edilmiş.
Güzide insandan güzel hazinenin saklanması istenmiş.
Güzel hazine güzide insanın en değerli varlığı olan başında taşıdığı her bir saçın tekbir tanesinin uçlarıymış…
Bu paha biçilmez, eşsiz hazinenin sahibi olan güzide insan ise ;
Şu an kendisine çocuk gözüyle bakılan, geleceğin anası,
Ama : İstanbul’u fetheden kumandanları bu dünyaya getiren ana !
Kendisinden ufak gördüğü bütün kardeşlerin ablası,
Ama : Nice sultan, nice padişahları yetiştiren abla !
Belki de yaşlı bir ninemiz ?
Ama sırtındaki hırkasını başörtüsüne el uzanmasın diye çektiği kağnıdaki mermilere saran Fatma ninemiz !
Ey güzide insan !
Sendeki kutlu emaneti , o güzel hazineyi ben sana bir iki kelime ile nasıl ifade ederim ?
O kutlu emanetin sahibi güzide insan sensin !
Sen gül peygamberimizi karnında taşıyan hz. Amine’sin !
Sen hz. İsa’yı dünyaya getiren hz. Meryem’sin !
Sen dünün ufağı, bugünün ablası, yarının anası,
Ama daha önemlisi gönül hazinelerinde saklı olan incilerin sahibi güzide insan sensin !
Bırak bez diye nitelendirdikleri başörtünle istihza etsinler,
Ama gönül hazinenle asla !
Bırak sendeki o güzel hazineyi açmak için zor kullansınlar,
Ama gönlünü onlara açma asla !
Bırak başörtüsü bahanesi ile diplomana mani olsunlar,
Ama unutma sana diplomanı Allah cc. verecektir !
Bırak sendeki hazinenin değerini bilmeyen insanlar bu dünyada saltanatını sürsünler,
Ama unutma senin saltanatın öbür dünyadadır !
Süreceğin saltanatın için

Örtünme Bahanelerine Cevaplar!…

Örtünme Bahanelerine Cevaplar!…

Örtünmek isterim, ama ikna olmam lazım
“KURANDA KESİN HÜKÜM VAR YETMEZMİ İKNA OLMANA”

Örtünmem gerekiyor, ama geleceğimi düşünmek zorundayım
“GELECEK ÖLÜM ONU DÜŞÜNDÜNMÜ”

ALLAH(c.c.) beni başı açık olarak da sever
“AMA GÜNAHKAR KULUM DER”

Kapalıyım, ama ailem okul için başımı açmamı istiyor
“AİLEN SENİ CEHEMMEN ATEŞİNDEN KURTARMAYACAK”

Fazla açık olmadığım için, günah olduğunu zannetmiyorum
“GÖRÜNEN HER TEL ZİNA AZMI GÜNAH ACABA”

Genç yaşta da kapanmak olmaz ki, yaşlanınca inşa ALLAH(c.c.)
“YAŞLANACAĞIN GARANTİ Mİ YA YARIN ÖLÜRSEN”

Tekrar açılırım düşüncesiyle, kapanmıyorum
“HELE Bİ KAPAN ONU SONRA DÜŞÜN”

Bazı özgürlüklerimin kısıtlanacağı düşüncesiyle kapanmak istemiyorum
“ALLAHIN KARŞISINDADA ÖZGÜR OLABİLECEKMİSİN”

Kapanmak önemli değil, önemli olan kalbinin temizliği
“KALBİN TEMİZLİĞİ GÜNAHA ENGEL DEĞİL”

Evlenince kapanırım, ;kızım evlenince kapanr;
“EVLENECEĞİN GARANTİMİ”

Güzelliğimi sergilemek istediğimden dolayı kapanmamıştım
“GÜZELLİĞİNİ SADECE EŞİNE SERGİLESEN NE GÜZEL OLUR”

Kapanırsam, diğer dini vecibelerimi de yerine getirmem gerekecek
“EE Bİ YERDEN BAŞLAMAK LAZIM”

Dinden çıkmadığıma göre başımı açmamda problem yok
“DİNDEN ÇIKMADIN AMA GÜNAHKARSIN”

Başörtü için kendimi henüz hazır hissetmiyorum
“ÖLÜNCEMİ HAZIR OLACAKSIN”

Bu zamanda da başörtü olmaz ki! Hangi çağdayız?
” GÜNAHIN BU ZAMANI O ZAMANI YOK KURAN HER ÇAĞ İÇİN İNDİ”

Kısmet, bir bakarsın kapanırız inşa ALLAH(c.c.)
“İNŞALLAH AMA ACELE ET YAŞLANDIKTAN SONRA OLECEĞİNE DAİR SENEDİN VARMI?

Önemli olan, saç dışındaki vücudun teşhir edilmemesi
“YANİ GÜNAH SADECE VUCUDAMI VAR”

Denedim, ama boğulacak gibi oldum
“AMA İTİKAT GEREKİYOR”

Evlenememe korkusu
“SAÇIN AÇIK DİYE SENİNLE EVLENEN ERKEKTEN NE BEKLERSİNKİ”

Lise ve üniversitedeki başı açık öğrencilere dinimi anlatacağım için başımı açacağım, yani hizmet için
“KENDİNE HİZMET EDEMEYECEKSİN”

Kapanmak içimden gelmiyor
“NEDEN GÜNAH İŞLEMEK HOŞUNAMI GİDİYOR”

Başörtülülerin yeterince örnek olamamaları
“SEN ÖRTÜN VE ÖRNEK OL ONLARA

Nefsime yenik düştüğümden, kapanamıyorum….
“NEFİS ŞEYTANDIR SEN ŞEYTANA YENİKSİN GELECEĞİNİ DÜŞÜN YENİLME”

Tesettür Kadının İffetini Korur

Tesettür, şer’an örtülmesi gereken yerleri örtmek demektir.

Bir kimsenin örtmesi gereken ve başkasının bakması haram olan yerlerine avret yeri denir.

Örtünmenin gâyesi, başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı, meşrû olmayan isteklerden sakınmaktır. İnsandaki edeb ve hayâ duygusu, örtünmeyi gerektirir. Örtünmede asıl gâye, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsını kazanmak olmalıdır.

Kadının örtülü olması, hürriyetini kısmak için değil, bilakis şeref ve iffetini korumak içindir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de:

“Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına, dış elbiselerinden üstlerine giymelerini söyle. Bu, onların tanınıp eziyet edilmemelerine daha uygundur. Allâh çok yarlıgayıcıdır, çok esirgeyicidir.” buyurulur.

İslâm Dîni, örtünmeyi emretmekle kadını muhâfaza etmek, onun kıymetini arttırmak ve hürmete lâyık bir insan olduğunu ortaya koymak istemiştir. Dış etkilerden korumayı istediğimiz her şeyi örtü ile muhâfazaya çalıştığımız da bir gerçektir. Örtünme ile ilgili olarak Nûr sûresinin 31. âyet-i celîlesinde:

“Mü’min kadınlara söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar,ırzlarını korusunlar, ziynetlerini açmasınlar! Bunlardan görünen kısmı (yüzler ve eller) müstesnâ, başörtülerini, yakalarının üstüne koysunlar…” buyurulur.

Hz. Âişe (r.anhâ), ilk başörtüsü uygulamasını şöyle anlatır:

“Allâh ilk muhâcir kadınlara rahmet etsin! Onlar âyeti inince, etekliklerini kesip bunlardan böş örtüsü yaptılar.”

Yine Safiyye bint-i Şeybe şöyle anlatır:

“Biz Âişe ile birlikte idik. Kureyş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ediyorduk. Hz. Âişe (r.anhâ) dedi ki:

“Şüphesiz Kureyş kadınlarının birtakım üstünlükleri vardır. Ancak ben, Allâh’a yemîn olsun ki, Allâh’ın Kitâbı’nı daha çok tasdîk eden ve bu Kitâb’a daha kuvvetle inanan ensâr kadınlarından daha fazîletlisini görmedim. Nitekim en-Nûr Sûresi’ndeki âyeti inince, onların erkekleri bu âyetleri okuyarak eve döndüler. Eşlerine, kızlarına, kızkardeş ve hısımlarına bunları okudular. Bu kadınlardan her biri, eteklik kumaşlarından, Allâh’ın Kitâbı’nı tasdîk ve O’na îmân ederek başörtüsü hazırladılar. Ertesi sabah, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in arkasında başörtüleriyle sabah namazına durdular. Sanki onların başları üstünde kargalar vardı.”

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz:

“Allâh bülûğa ermiş kadının namâzını, başörtüsüz kabul etmez.” buyuruyorlar. Başka bir hadîs-i şerîflerinde: “Kadın avrettir (örtünmesi gereklidir. Sokağa) çıkınca, şeytan onu daha câzip gösterir.” buyurur.

Bunun için kadının evden dışarıya çıkışında güzel koku sürünmesi hadîs-i şerîfde yasaklanmıştır:

“Bir kadın koku sürünerek dışarı çıkar ve koku ulaşsın diye bir topluluğun yanına giderse, zinâya bir adım atmış olur.”

Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in baldızı ve Hz. Ebûbekir’in (r.a.) kızı Esmâ, bir gün ince bir elbise ile Rasûlullâh (s.a.v.) ’in huzuruna girmiş, Peygamber (s.a.v.) Efendimiz de ondan yüzünü çevirerek:

“Esmâ! Kadın bülûğa erdikten sonra, -mübârek ellerine ve yüzüne işâret ederek- şundan ve şundan başka yerinin görünmesi câiz değildir.” buyurmuşlardır.

Erkeklerin de dışarıda gözlerini muhâfaza etmeleri ve yolda yürürken ayaklarına bakarak yürümeleri tavsiye edilmekte ve tasavvufda bu duruma “nazar ber-kadem” denilmektedir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, Hz. Ali (r.a.)’a şöyle buyurmuşlardır:

“Ey Ali!

Bakış, bakışı izlemesin! İlk bakış, sana âid (mübah), sonraki ise sana âid değildir.”

Buradaki ilk bakışdan maksad, elde olmadan meydana gelen göze çarpmalardır.

Bir başka hadîs-i şerîfde de şöyle buyurulur:

“Bir müslüman erkeğin gözü, (mahremi veya nikâhlısı olmayan) bir kadının güzelliklerine takılır da, sonra (Allâh’dan korkarak) gözünü ondan sakınırsa, Allâh Teâlâ ona ibâdet ecri verir. Ve o kimse, kalbinde ibâdetin tadını bulur.”

Ayrıca, mahrem olmayan kadın ile erkeğin birbirine dokunması, musâfaha etmesi ve tokalaşması helâl değildir. Hadîs-i şerîfde buyurulduğu gibi bu da, elin veya dokunan uzvun bir zinâsıdır:

“Gözlerin zinâsı bakmaktır. Kulakların zinâsı dinlemektir. Dilin zinâsı konuşmaktır. Elin zinâsı yapışmak, tutmaktır. Ayağın zinâsı da yürümektir. Nefis ise, (bu kötü işleri) sever, temennî ve arzu eder….”. Hz. Âişe (r.anhâ) yemin ederek anlatıyor ki:

“Rasûlullâh’ın eli aslâ yabancı bir kadının eline değmemiştir..” (166)

Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz şöyle buyuruyor:

“Birinizin başının, demirden bir şişle dürtülmesi, onun için, nâmahrem bir kadına dokunmasından daha hayırlıdır.”

Örtünmekten maksad, avret yerlerini, hem görünmeyecek ve hem de vücûd hatları belli olmayacak şekilde kapatmaktır. Binâenaleyh, teni gösteren şeffaf elbise, örtü sayılmaz. Böylesi, uzvu daha câzip gösterir. Nitekim Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, bu konuda şöyle buyurur:

“Cehennem halkından iki sınıf var ki, ben onları görmedim.. (Fakat onlar birgün türeyecektir): Ellerinde sığır kuyrukları gibi kamçılar bulunup onlarla halkı döven insanlar, bir de giyinmiş, fakat çıplak olan (yâni vücûdun çirkin yerlerini örtüp câzip kısımlarını açan veya tenin rengini gösteren ince elbise giyenler), vücûdlarını sağa sola eğip çalımlı olarak yürüyen ve başları Horosan develerinin hörgüçleri gibi (saçları kabartılmış) olan kadınlar… (İşte) bunlar, cennete giremezler, kokusunu da hissedemezler. Halbuki cennetin kokusu, şu kadarlık yoldan alınır.”

Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz, giyim, beden veya davranışlarıyla erkeğe benzemeye çalışan kadına ve kadına benzemeye çalışan erkeğe lânet etmiştir:

“Kadınlardan erkeklere benzeyenlerle, erkeklerden de kadınlara benzeyenler bizden değildir.”

Abdullâh b. Abbas (r.anhümâ)’dan nakledilmiştir:

“Nebî (s.a.v.), erkekleşen kadınlarla, kadınlaşan erkekleri lânetledi. Ve:

“Onları evlerinden çıkarınız!” buyurdu.”

Abdullâh b. Ömer (r. anhümâ), Allâh elçisinin şöyle buyurduğunu nakletmiştir:

“Üç kimse vardır ki, cennete giremez ve kıyâmet günü Allâh onlara rahmet nazarı ile bakmaz:

1. Ana-babasını dinlemeyen kimse,

2. Erkeklere benzemeye çalışan kadın,

3. Eşini kıskanmayan koca.”

Hülâsa müslüman hanımı, kendi cinsine âid giyim ve davranışlara özenmeli, erkeklere âid elbise ve tavırlara meyletmemelidir. Zîrâ her cins, kendi özellikleri içinde bir değer ifâde eder. Bunun için kadın, yüzü ve bileklere kadar elleri hariç olmak üzere vücûdunun geri kalan kısımlarını, temiz, sade ve diğer kadınlara örnek olacak tarzda muntazam olarak örtmekle yükümlüdür. İşte bu kadındır ki, başkalarına hürmet, şefkat ve muhabbet telkin eder. Dînimizin yücelttiği ve Cennet’in ayaklarının altında olduğunu müjdelediği kadın da budur.

Örtüde Bulunması Gereken Nitelikler

Örtüde Bulunması Gereken Nitelikler

1- Örtünün sık dokunmuş ve altını göstermeyen kalınlıkta olması gerekir. Cildin rengini gösterecek derecede ince olan elbise ile avret yeri örtülmüş sayılmaz. Bu yüzden derinin beyazlığı veya kırmızılığı belli olan elbise ile namaz geçerli olmaz ve bununla örtünme gerçekleşemez. Eğer elbise kalın olmakla birlikte uzvu belli ederse ve hacmi ortaya koyarsa bu, kötülenmiş olmakla birlikte namaz geçerli olur. Çünkü bundan kaçınmakta güçlük vardır.

2- Hanefî ve Mâlikîlere göre zaruret halinde karanlık bir yerde bulunmak örtünme sayılır. Çünkü farz olan örtünme, avret yerlerinin başkaları için örtülmesidir, kendisi için değildir. Bu yüzden örtünmenin başkaları tarafından görülemeyecek bir şekilde bulunması yeterlidir. Meselâ bir kimse namaz kılarken geniş bulunan yakasından kendi avret yerini görecek olsa, bununla namazı bozulmaz. Fakat başkası görecek olursa bozulur.

Namazda bir uzvun dörtte birden fazlası, namaz kılanın kendi fiili ile açılsa, bir rükun eda edecek kadar beklemeğe gerek olmaksızın derhal namaz bozulur. Kadının başörtüsünü namazda iken kendisinin çıkarması gibi. Bu durumda başörtüsünü yeniden örtse namaz geçerlilik kazanmaz. Ancak avret yerleri olan ön ve arka uzuvları ile, bu iki yer dışındaki “hafif avret” sayılan uzuvlardan birinin tamamı veya en az dörtte biri kendiliğinden açılır ve bu durum bir rükun edecek kadar devam ederse namaz bozulur. Eğer açık kalma süresi bir rükun eda edecek süreden az olursa namaz bozulmaz. Düşen başörtüsünün hemen başa konulması gibi. Meselâ; bir kimsenin karnının veya uyluğunun, yahut hayalarının, yine bir kadının saçlarından sarkan kısmın dörtte biri bir rükun eda edecek kadar açık kalırsa namaz bozulur (ez-Zühaylî, el-Fıkhu’l-İslâmî ve Edilletüh, Dimaşk 1405/1985, I, 585, 586).

Şâfiî ile Hanbelîlere göre örtülecek olan avret yerinin elbise ve benzeri şeylerle örtülmesi şarttır. Bu yüzden dar anlamda çadır ve karanlık, avret yerlerinin örtülmesi için yeterli değildir.

Hür ve Müslüman Kadının Örtünme Şekli

1- Müslüman bir kadının yabancı erkeklere ve müslüman olmayan kadınlara karşı yüzü, bileklere kadar elleri ve ayakları dışında vücudunun tamamı avrettir. Ayaklarda görüş ayrılığı olmakla birlikte sağlam görüşe göre ayaklar açık kalabilir. Bu yerlerin gerek namaz içinde ve gerekse namaz dışında örtülmesi farzdır.

2- Kadınların mahrem olan hısımları yanında el, ayak, kol, saç ve benzeri zinet yerlerini açmaları caizdir (en-Nûr, 24/31-32).

3- Kadının kadınlara karşı avret yeri göbekle diz kapakları arasında kalan kısımdır. Bunun dışındaki yerleri kadınların yanında açabilirler (el-Mavsılî, el-İhtiyâr, I, 45).

4- Tedavi gibi zaruret sebebiyle erkek veya kadının avret yerlerine doktor, ebe, iğneci ve pansumancı gibi kimselerin bakması caizdir. Ancak kadınların bu gibi tedavilerinde kadın doktor, ebe ve sağlık personelinin tercih edilmesi gerekir. Bunlar bulunmayınca “Zarûretler sakıncalı olan şeyleri mübah kılar” kuralı işletilir. Ancak zaruretler de miktarlarınca takdir olunur (bk. Mecelle, madde, 21, 22).

Islam Ansiklopedisi

——————————————————————————–

Tesettürün Şartları

1. El ve yüz dışında bütün bedeni örtmesi: Zaruret olduğundan dolayı el ve yüzü açmaya Hanefi ve Maliki mezheplerinde ruhsat verilmiş fakat Şafi ve Hanbeli mezheplerinde el ve yüzde avret sayılmıştır.

2. Elbisenin şeffaf olmaması: Peygamber Efendimiz s.a.v. Şeffaf (içini gösteren) elbise giyen kadınlar için şöyle buyuruyor: “Cehennem ehlinden iki sınıf insan vardır. Bunların bir sınıfı giyinmiş çıplaklar, ve hakdan ayrılan bazı kadınlarki; Başları deve hörgüçleri gibidir. Bunlar cennete giremezler. Oranın kokusunu bile alamazlar. Halbuki cennetin kokusu kırk yıllık mesafeden hissedilir” (1) Başka bir rivayette ise “onları lanetleyin şüphesiz onlar melundur” buyurulmaktadır. (2)

3. Elbisenin dar olmaması: Ümmü cafer R.A diyor: Hz. Fatıma R.A “Ey esma! Ben kadınların yaptıkları şu şeyi çirkin görüyorum. Oda ölmüş kadının üzerine organlarını belli edecek bir elbise atılmasıdır.” (3) Rasulullahın kızı ölmüş bir kadının üzerine organlarını belli edecek bir elbise atılmasını çirkin görmüştür. Ya sağ olan kadının üstünde organlarını belli eden dar elbise ne kadar çirkindir!

4. Elbisenin zinet olmaması: Cenabı hak “Kadınlar süslerini açığa vurmasınlar” buyuruyor. (nur suresi 31) Rengarenk başörtüler mantolar zinet oldukları için tesettür ölçülerine uymamaktadır.

5.Elbisenin kokulanmış olmaması: Peygamberimiz s.a.v. “Kadın güzel koku sürünüpde sokağa çıkarsa onun kokusunu bir erkek duyduğu vakit o kadın zina etmiş gibidir” buyuruyor. (4)

6. Erkek elbisesine benzememesi: Ebu hureyre R.A den rivayet olunur “Rasulullah s.a.v Kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet etti!” (5)

7. Elbisenin gayri müslimlerin özel elbisesine benzememesi: Cenabı hak buyuruyor “Mü’minlerr yahudi ve hristiyanlar gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçtide kalpleri katılaştı ve onlardan bir çoğu fasıktır.” Allah rasulüde şöyle buyuruyor “Yahudilere muhalefet edin!” (6)

8. Elbisenin şöhret verici olmaması: Allah rasulü s.a.v “Her kim dünyada şöhretli elbise giyerse Allah c.c kıyamet gününde ona aşşağılık elbisesi giydirir, sonra onu ateşten alevlendirir.” buyuruyor. (7)

(1) el-Tergib ve’t-terhib:3/95
(2) Mucemu’s Sağır: 232
(3) el-Hilye:2/43
(4) Ahmet bin Hanbel H.no:2786
(5) Ebu Davud:2/182 İbni Mace:1/588
(6) Ebu davud:659
(7) Ebu Davud:2/172-İbni Mace:2/278

Kaynak: Kadın İlmihali / Rauf Pehlivan

Etekler kısa, bacaklar açık olduğu halde tenin rengini gösteren ince çorap giyilirse bununla İslami bir tesettür olmaz. Hatta ten rengini gösteren bu çorap siyah ve kalında olsa durum aynıdır, bununla namahreme görünemez.
İslam nizamı, kadının çekici yerlerini örtmeyi hedefliyor, küfür düzeni ise İslam nizamının tam tersini yapmayı hedefliyor. Toplumda böyle hanımlar çok. Başını örtüyor fakat bacaklarını örtmüyorlar. Allah Rasulü s.a.v bunlara “giyinen çıplaklar” diyor. “Onlar cennete giremezler, cennetin kokusunu dahi alamazlar. Halbuki cennetin kokusu kırk yıllık yoldan hissedilir.” (Ahmet bin Hanbel: 2128)

Kaynak: Kadın İlmihali Rauf Pehlivan (Sayfa: 460)

Ben seni de sevmiştim ama..!

basortu_islamcokguzel.jpg

Ben seni de sevmiştim ama……
Başındaki örtüyü çok farklı sevdim.
Tesettüre girmeni sevdim.
Kalbindeki imanı, Kur´an okumanı, namazı kılmanı sevdim.
Bir Nene Hatun´a ve bir de Zeynep el Gazili´ye benzemeni sevdim.
Hatırlar mısın bana derdin ki
´´Benim başörtüm ne zaman özgürlüğe kavuşacak
Ve ne zaman gözyaşlarım dinecek?´´

Şimdi ne oldu sana ne oldu da çok değiştin.
Namazı kılmaz oldun, Kur´an´ı okumaz oldun tesettüre girmez oldun..!
Yılmış, yıpranmış, teslim olmuşsun, şimdi soruyorum,
Yakıştı mı sana? Yakışır mı bize ve yakışır mı yürekli insanlara…..
Söyle söyle be hey umudum söyle,
Ben seni de sevmiştim ama….
Örtünmeni çok farklı sevdim.
Hakk için yaşamanı sevdim.
Kur´an-ı ve namazı öğretmeni sevdim.
Bir gül gibi rengarenk açmanı ve etrafına nurlar saçmanı sevdim.
O senin başörtün var ya benim gönlümün sultanıydı..
Tesettüre girdiğinde benim canımın canıydın,
Sana gerici dediklerinde, Seni kötülediklerinde…..
Başörtün için derse almadıklarında, inan ki ben can evimden vuruldum?
Ben seni de sevdim ama…..
Allah´ı (c.c.) sevmeni çok farklı sevdim,
Hz.Resulü (S.A.V.)sevmeni sevdim.
Bir Hz. Hatice, Hz. Aişe ve Hz. Fatıma´yı örnek almanı sevdim.
Bir üniversite kapısında başındaki örtünle direnmeni sevdim.
Yiğit kızlar mücadeleyi sürdürürken, sen başını açtın
değdi mi?
Allah´ın (c.c.) ve Hz. Resulun (S.A.V.) sevgisini kaybetmeye..!
Bir diploma için benim ve bizim sevgimizi kaybetmeye değdi mi?
Söyle söyle be hey umudum…!

Güzel bir hazine (Başörtüsü)

Güzel bir hazine, güzide bir insana emanet edilmiş.
Güzide insandan güzel hazinenin saklanması istenmiş.
Güzel hazine güzide insanın en değerli varlığı olan başında taşıdığı her bir saçın tekbir tanesinin uçlarıymış…
Bu paha biçilmez, eşsiz hazinenin sahibi olan güzide insan ise ;
Şu an kendisine çocuk gözüyle bakılan, geleceğin anası,
Ama : İstanbul’u fetheden kumandanları bu dünyaya getiren ana !
Kendisinden ufak gördüğü bütün kardeşlerin ablası,
Ama : Nice sultan, nice padişahları yetiştiren abla !
Belki de yaşlı bir ninemiz ?
Ama sırtındaki hırkasını başörtüsüne el uzanmasın diye çektiği kağnıdaki mermilere saran Fatma ninemiz !
Ey güzide insan !
Sendeki kutlu emaneti , o güzel hazineyi ben sana bir iki kelime ile nasıl ifade ederim ?
O kutlu emanetin sahibi güzide insan sensin !
Sen gül peygamberimizi karnında taşıyan hz. Amine’sin !
Sen hz. İsa’yı dünyaya getiren hz. Meryem’sin !
Sen dünün ufağı, bugünün ablası, yarının anası,
Ama daha önemlisi gönül hazinelerinde saklı olan incilerin sahibi güzide insan sensin !
Bırak bez diye nitelendirdikleri başörtünle istihza etsinler,
Ama gönül hazinenle asla !
Bırak sendeki o güzel hazineyi açmak için zor kullansınlar,
Ama gönlünü onlara açma asla !
Bırak başörtüsü bahanesi ile diplomana mani olsunlar,
Ama unutma sana diplomanı Allah cc. verecektir !
Bırak sendeki hazinenin değerini bilmeyen insanlar bu dünyada saltanatını sürsünler,
Ama unutma senin saltanatın öbür dünyadadır !
Süreceğin saltanatın için savaş vermelisin ve asla mağlup olmamalısın …!

Tesettürlüyüm Çünkü…!

Tesettürlüyüm Çünkü..

Allah’ı hatırlamak ve hatırlatmak için..

Yaratılış gayemin gereği..

Özel olduğum için .. Özel hissettiğim için .. İnsanların gözünde değil Rabbimin nazarında özel olduğum için.. Kulluğumun gereği.. Rabbimin Rızasını kazanmak için..


Tesettürlüyüm çünkü;

Tesettürlüyken daha rahat olduğum için.. Dışarıda kendimi en rahat hissedebileceğim giyim şekli olduğu için.. Allah rızası için.. Birtakım kötü gözlerden koruduğu için..

Tesettürlü bir insan dış görünüşüyle değil de kişiliği ve ahlakıyla davranışlarıyla, düşünceleriyle ön planda olduğu için..

Tesettürlüyüm çünkü ;

Buna verilecek en iyi cevabım: İnancımın kanıtlarından biri TESETTÜRÜM..

İnanıyorum; emri başım üstünde her varlığa sevgi duyuyorum.. her varlık O na çıkıyor.. O nu seviyorum..

Tesettürlüyüm çünkü;

Rabbim bize ziynet değerinde bakıyor ve ben bu ziyneti en iyi şekilde muhafaza etmek istiyorum..

Tesettürlüyüm çünkü;

Kadınlık vasfıyla değil,insan vasfıyla hayatta ilerlemek istiyorum..

Tesettürlüyüm çünkü;

Ehli imana zarar vermek istemiyorum..

Tesettürlüyüm çünkü;

Tesettürün en baş vasfı Başörtüsünü ilk önce kalbimde sonra kafamda taşıyorum..

Tesettürlüyüm çünkü;

İslam’ı yaşamayı kolaylaştırıyor, hayatımın her safhasına yaymamı sağlıyor..

Tesettürlüyüm çünkü;

Bana Rabbimi hatırlatıyor ve hatırlatanlardan olmak istiyorum..

Tesettürlüyüm çünkü ;

”KULUM” DİYE YADEDİLENLERDEN OLMAK İSTİYORUM..

Tesettürlüyüm çünkü;

Hürüm ben.. Tesettürüm sayesinde, namahremim saygı duruşuna geçmek zorunda.. (öyle bir temsil etmeliyim ki, bu olmak zorunda)

Tesettürlüyüm çünkü;

HAKK böyle istiyor .. Hakk istedi mi, şek yok, şüphe yok, koşul yok, şart yok..

Tesettürlüyüm;

Çünkü hürüm ben.. Budur sebebi örtümü başımda taşırken gözlerimin ışıması.. Gurur addetmeyiniz..

Tesettürlüyüm çünkü ;

DEĞERLİYİM!!

Tesettürlüyüm Çünkü..

Allah’a İtaat Ediyorum..

Tesettürlüyüm…

Çünkü Allah’a Teslim oldum…O’nun Aşkıyla Yaşıyorum…

Örtünme Çağrısı

Video dosyalarını çok daha hızlı ve sorunsuz indirebilmek için flashget programını kullanın
programı bu adresten indirebilirsiniz :
http://down6.flashget.com/fgf173.exe

– ÖRTÜNME ÇAĞRISI –

Yüksek Kalite (Önerilen-156mb)
http://ia340932.us.archive.org/1/items/ortunme_cagrisi/ortunme_cagrisi.mpg

Düşük Kalite (58mb)
http://ia340916.us.archive.org/2/items/ortunme_cagrisii/ortunme_cagrisi_w.wmv

Alternatif Link:

Bazı internet explorer’larda yukarıdaki linkler açılmıyor yukarıdaki linki açamayanlar
http://ia340916.us.archive.org/2/items/ortunme_cagrisii/

bu linkten girip açılan sayfada ortunme_cagrisi_w.wmv isimli dosyanın üzerinde sağ tuş yapıp farklı kaydet derseniz dosyayı indirmeye başlar.t

Mevlid Kandili

Mevlid Kandili

Enbiyâ, 107“Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.”
(Enbiyâ, 107)

İnsanlığın kurtuluşu için gönderilen son ve en büyük peygamber, bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) 571 yılında Kameri aylardan Rebiü’l-evvel ayının 12.gecesi doğmuştur. Milâdî takvime göre ise bu, 571 yılı Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır. Bu mübarek geceye “Mevlid Kandili” denir.
O’nun doğduğu çağda dünyanın her tarafında cehalet, zulüm ve ahlâksızlık almış yürümüş, Allah inancı unutulmuş, insanlık korkunç ve karanlık bir duruma düşmüş, dünya yaşanmaz hale gelmişti.
O’nun doğduğu gece, insanlığın kurtuluşu için çok hayırlı ve mübarek bir başlangıçtır.O gecenin sabahı gerçekten de feyizli bir sabahtı. İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet güneşi ve hidâyet meşalesi olan sevgili peygamberimizin gönderilişi, Yüce Allahın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu hususta Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur:
“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’ın âyetlerini okuyan, (kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini temizleyen, kendilerine Kitap ve hikmeti öğreten bir Peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Halbuki  daha önce onlar apaçık bir sapıklık içinde idiler.”
(Âl-i İmrân, 164)

Âl-i İmrân, 164Bu gece, müslümanlar arasında yüzyılllardan beri büyük bir coşku ile kutlanmakta, Sevgili Peygamberimiz derin bir saygı ile anılmaktadır. Büyük Türk Alimi Süleyman Çelebi tarafından yazılan ve asıl adı “Vesiletün’necat” olan mevlid kitabı O’nun doğumunu, üstünlüğünü ve mucizelerini en güzel bir şekilde dile getiren değerli bir eserdir.

Peygamberimizin doğum yıldönümlerinde okunan mevlidleri saygı ile dinlemek, O’nun mübarek ruhuna salât ve selâm okumak hiç şüphesiz büyük milletimizin Sevgili Peygamberimize olan engin sevgi ve bağlılığının bir ifadesidir.

Bununla beraber, O’nun ahlâk ve fazilet dolu hayatını öğrenmek ve kendimize örnek almak başta gelen görevlerimizdendir. Asıl o zaman O’nun sevgisini ve hoşnutluğunu kazanmış oluruz.

O âlemlerin Rabbinden, “Alemlere rahmet olarak gönderildi.” Asırlara sığmayacak inkılapları birkaç sene içerisinde gerçekleştirdi. Evlâtlarını diri diri toprağa gömen babalar O’na ve getirdiği prensiplere iman ettikten sonra mükemmelleştiler, dünyaya insanlık, adalet ve medeniyet rehberi olacak hale geldiler. İnsanlar O’nun tek emriyle, kökü yüzlerce yıl derinde olan alışkanlıklarını bıraktı.

O, yirminci asır insanının yüzyılda yerleştiremediği hakkı, hukuku, adâleti, hürriyeti, demokrasiyi ve insan haklarını bir solukta yerleştirdi. Böylece cehâlet asrı bir saâdet asrı olup, çıktı. Nihayet asır, asırlara taştı. Ve O, çağlar ötesiyle kucaklaştı.

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed kendisinden önceki peygamberler gibi sadece bir kavme veya millete değil, bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiştir. O’nun diğer peygamberlerden en farklı yönlerinden birisi budur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur:



“Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler.”
(Sebe, 28)


İnsanlığın her zaman ve mekânda Hz. Peygamber’in tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır.  O’nu örnek almak, Kur’an’a uymaktır. Çünkü Hz. Aişe (r.a.)’nın ifâdesiyle O’nun ahlâkı Kur’an’dı.(Müslim, Misâfirîn, 139).
Kur’an-ı Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed’in inananlar için en güzel örnek olduğunu bildirmekte ve bu hususta şöyle buyurulmaktadır:


“Andolsun, Allah’ın rasûlünde sizin için, Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allah’ı çok ananlar için güzel bir örnek vardır.” (Ahzâb, 21)


Bu geceyi nasıl ihya edelim?

Bütün insanlık âlemine bir hidayet tarihi açan ve âlemlere halis ilâhî rahmet olan böyle yüksek şanlı bir Peygamber’in ümmeti olmakla şereflenmiş bulunan biz müminlere ne mutlu!  Bu geceyi vesile bilerek, O’na ümmet olmanın şuuruna erebilmek, Bu gecenin manevî zenginliğinden istifâde etmek için en azından bir Tesbih Namazı kılalım, bir de Hatm-i Enbiyâ yapalım.

O’na  ümmet olan müminlere gevşeklik yakışmaz.

Unutmayalım…

Alemlere rahmet olarak gönderilen muazzez Peygamberimizin, doğumunu anarken, yalnız mevlid okumak, ilâhîler söylemek ve kandil simidi dağıtmak yeterli değildir, sadece bu geceyi yaşamak yeterli değildir. Yüce Allah’ın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ermenin yegâne yolu, Peygamberimizin yolundan gitmektir…



“De ki: Allah’ı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günâhlarınızı bağışlasın…”
(Âl-i İmrân, 31)

~ yazan: islamcokguzel Mart 8, 2009.

5 Yanıt to “Mevlid Kandili”

  1. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz bu ayın 12’sinde dünyayı şereflendirmişlerdir. Bu itibarla, senenin ilk kandili olan Velâdet kandili (Mevlid gecesi) bu akşama tekabul etmektedir.
    Yazınızda da belirttiğiniz gibi bu ay içinde mümküm olduğu kadar salât-ü selâmı (Salât-ı Nâriye, Salât-ı Münciye ve Salât-ı Fethiye) çok okumalıdır.
    Bu gecenin manevî zenginliğinden istifâde etmek için bir tesbih namazı kılmalı, bir de Hatm-i Enbiyâ yapmalıdır.

    Tesbih namazına niyet:

    „Yâ Rabbî, niyet eyledim rızâ-i şerîfin için tesbih namazına. Yâ Rabbî, bu gece teşrifleriyle âlemleri nûra garkettiğin sevgili habîbin, başımızın tâcı Resûl-i Zîşân Efendimiz’in hürmetine ve bu geceki esrârın hürmetine ben âciz kulunu da afv-ı ilâhîne, feyz-i ilâhîne mazhar eyle. Allâhü Ekber“

    İnşaallah bu geceyi, en iyi şekilde değerlendirenlerden oluruz.

  2. rabbim sizden iki cihandada razı olsun böyle insanlara yardım etmeniz ve onların gözlerini açmanız çok güzel ama öyle bir zamandayız ki mevlama tam teslim olamıyoruz ama böyle rabbim için birşeyler yapmanız beni umutlandırıyor biz tam teslim olamıyoruz bizden sonra gelenler teslim olur inşallah tek temennim doya doya islamı yaşamak ve yaşatmak rabbim inşallah bugünün hatrına bizleri bagışlarda hidayete olanlardan oluruz bugün gibi bir hayırlı gün belki bulamayız o yüzden hayırla ibadetlerle geçirmeniz dilegi
    yle allaha emanet olun

  3. sizlerdende dualarınızı bekliyoruz temiz agızdan dua almak ne mutlu bize bu gün bol bol dua edelim ki rabbim dünyayı pisliklerden temizlesin biraz olsun haramdan zinadan gavlet uykusundan dünyaya tapmaktan insanları alı koysun imanı olan imsan ban başka oluyor her konuda en sevmedigi şeyi bile sırf rabbim razı olsun diye seviyor dünyaya dalmışken hep bana hep bana derken bunlardan vazgeçiyor kendine beyenirken şimdi onun günahının altından nasıl kallkaçagını düşünüyor bir zamanlar dünya tatlı hoş gelirken şimdi ise dünya bile gözükmüyor sadece birşeyler yapayımda rabbimin rızasını kazanmaya çalısıyorsun hedeflerin deyişiyor mevlaya kavuşmayı arzılıyorsun attıgın her adımda işte rabbime gidiyorum diye heyecanlanıyorsun ama yine evine geldiginde hüzün doluyor içine bugünümde geçti yine kavuşamadım diye için içini yiyiyor gönül hem ona kavuşmak istiyor hemde yaptıgı hatalardan ötürü nasıl cevap vereçen nasıl mevlamın karşısında duruçam diye düşünüyor beyin insan bugünde rabbime birşey yapamadım bugünde eksik kaldım dediginde artık dünyadan kopuyor anam babam gelse gözüm görmüyor rabbim inşallah bize merhamet ederde imanımız kuvvetlenir sizlerdende dua bekliyorum hak aşıkları dua edınki daha çok insanlarda bu duygularıda tatsın onlarda uyansın gavlet uykusundan uyansınlar ve uyandırsınlar allaha emanet olun EFENDİMİZ SAS SANÇAĞI ALTINDA BULUŞMAK DİLEGİYLE KANDİLİNİZ ŞİMDİDEN MÜBAREK OLSUN VE HAYIRLA GEÇİRMENİZ DİLEGİYLE